Ganos Fayı 1912’de kırılmış ve 12 binden fazla binanın yıkılmasına neden olmuştu. Bugünlerde Çanakkale’de Biga merkezli çok sayıda küçük depremin kaydedilmesi de bu fayın aktif olup olmadığını akıllara getirdi. Çanakkale’de deprem olma olasılığı ve İstanbul’un yaşananlardan etkilenme ihtimalini 2 uzman değerlendirdi.
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Avrupa ve Asya arasındaki 2 geçiş noktasından birine sahip olan Çanakkale en son 9 Ağustos 1912’de 7.4 büyüklüğünde Mürefte-Şarköy depremiyle sarsıldı. Yaşanan deprem o günlerde 12 bin 600 yapı yerle bir olmuş, 50 saniye süren depremde 216 kişi hayatını kaybetmişti. Çanakkale Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) üzerinde bulunan bir şehir olmasıyla bugünlerde de olası deprem riskiyle dikkat çekiyor. Şehir, son 48 saatte en büyüğü 3’lük, 60 depremlerin merkez üssü oldu. Biga merkezli yaşanan bu depremler, ‘1912’den sonra büyük deprem yaşanabilir mi?’ sorusunu akıllara getirdi. Marmara Denizi’ndeki sarsıntıların İstanbul depremini etkileme ya da tetikleme olasılığı ise pek çok kişi için endişe edici olmaya devam ediyor. Son aylarda önce Gemlik, sonra Çınarcık sallanmış ve bölgede panik havası hâkim olmuştu. Şimdi de Biga’da yaşananlar depremle ilgili ne ifade ediyor? Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal ile Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Utkucu Milliyet.com.tr’ye değerlendirdi.
ÇANAKKALE’DE GEÇMİŞTE NELER OLDU?
Son olarak 1912’de 7.4 büyüklüğünde bir depremle sarsılan Çanakkale KAF’ın da kritik bir noktasında bulunuyor. Prof. Dr. Süleyman Pampal, İstanbul’u etkileyebilecek noktaya dikkat çekerek, riskli bir noktada bulunan şehrin deprem geçmişini şu şekilde anlattı:
“Çanakkale bölgesi, Kuzey Anadolu Fayı’nın hem kuzey kolu hem de güney kolu üzerinde meydana gelecek yıkıcı depremlerden kolayca etkilenebilecek mesafede, ikisinin arasında yer alıyor. 1912’de batıda Gökçeada’nın kuzeyinden başlayıp Saroz Körfezi boyunca doğuya, Marmara Denizi içinde İstanbul yönünde, deniz altında da bir kısmı kırılan Ganos Fayı 7.4 büyüklüğünde bir deprem üretmiştir. Kırılan bu kesim, kuzey kolun batı bölümünü oluşturur. 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nde ise kuzey kolun doğuda Düzce civarından başlayıp, batıya doğru Yalova’nın hemen kuzeyinde Darıca-Çiftlikköy hizasına kadar, yani körfez çıkışına kadar kırılarak yine 7.4 büyüklüğünde bir deprem üretti. Arada 1894’te kırılıp yıkıcı deprem üreten Adalar Fayı ve onun batısında; Silivri açıklarında bulunan Orta Marmara Fayı ya da Kumburgaz Fayı adıyla bilinen ve 1766’da İstanbul’u yıkan depremi üreten fay var ki bu kesim sismik boşluk konumundadır. İstanbul ve Marmara bölgesini tehdit eden asıl kırılma ve deprem de burada bekleniyor.”
‘TEHLİKENİN BÜYÜK OLDUĞUNU BİLİYORUZ’
Prof. Dr. Süleyman Pampal, KAF’ın kuzey ve güney kollarını detaylıca açıklayarak, bölgede yıkıcı deprem üretme potansiyeli olan fayların geçmişine değindi. Prof. Dr. Pampal, 1944, 1957 ve 1967’de yaşanan büyüklüğü 7’nin üzerindeki yıkıcı depremlere de dikkat çekti.
Prof. Dr. Pampal, “Gelelim KAF’ın güney koluna, Çanakkale bölgesini de etkilemiş olan, yakın tarihli iki yıkıcı deprem var. Birincisi Yenice, 1953 7.2 büyüklüğünde; ikincisi Gönen, 1964’te 7.0 büyüklüğünde. Marmara Denizi’nin kuzey kıyılarına yakın, doğu-batı yönünde uzanan parçaya Kuzey Kol, Sakarya Gölyaka civarında çatallanarak, Gölyaka-Yalova arasında, Çınarcık Çukurluğu olarak da bilinen bir kol ve güneyinde uzanan Gölyaka-Pamukova-İznik-Gemlik-Bandırma üzerinden Biga’ya doğru uzanan Güney Kolun bileşenleri de Güney Kol olarak adlandırılıyor. Güney ve Kuzey kolların başlangıç bölgesinde; 1944, 1957 ve 1967 yıllarında 7.0 den büyük üç yıkıcı deprem meydana geldi. Böylece Güney Kolun doğu ve batısında 5 yıkıcı deprem oldu. Ancak orta ve batıda Biga civarında kırılmamış ve yıkıcı deprem üretme potansiyeli olan fay parçaları bulunuyor ve kırılmayı bekliyor. Son günlerde meydana gelen küçük depremler; sismik aktiviteyi işaret etmekte ve büyük olduğunu bildiğimiz tehlikenin yakın olduğunu anlatmaya çalışıyor” dedi.
Peki, Çanakkale’deki 3 ve 3’ten küçük bu depremler ne anlama geliyor? Bu depremlerin ‘öncü deprem’ diye nitelendirilip nitelendirilemeyeceğini anlatan Prof. Dr. Pampal, “Bunu bilebilmek mümkün değil. Hem ülkemizde hem de dünyada bu türden depremler nadiren gerçekleşir. Bizde en bilineni 1995 yılında Dinar’da meydana gelen 6.2’lik depremdir. Bu türden örnek birkaçı geçmez. Olabilir mi? Çok çok düşük ihtimalle olabilir. Bu küçük depremler bize, ‘Büyük deprem yakında gelecek, önleminizi alın. Yapılarınızı depreme dayanıklı hale getirin. Aksi takdirde gelirse bana benzemez, fena yapar’ demektedir” diye konuştu.
ÇANAKKALE’DE DEPREM OLURSA İSTANBUL TETİKLENİR Mİ?
Prof. Dr. Murat Utkucu da bu depremler dışında Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu unutmamak gerektiğini hatırlatarak, depreme her an hazırlıklı olmanın önemini vurguladı. 2023’te yaşanan Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat Depremleri’nden sonra gözler megakent İstanbul’a çevrilmişti. Peki, ‘depreme dirençli şehir’ haline getirilmesi amaçlanan İstanbul, Marmara’da yaşanan depremlerden ne derece etkilenir? Çanakkale merkezli olacak bir depremin büyük İstanbul Depremi’ni tetiklemesiyle ilgili merak edilen soruları yanıtlayan Prof. Dr. Murat Utkucu, büyüklüklerine göre farklı risk oluşturacak Çanakkale merkezli depremleri şöyle değerlendirdi:
“Böyle bir anda başlayan küçük depremler yapay kaynaklı da olabilir. Taş Ocakları, madenler ve yol-tünel yapımlarında yapılan kontrollü patlatmalar kaynaklı depremler de olabilirler. Tektonik bir ilişki için bu depremlerin yapay kaynaklı olma olasılığının geçersiz kılınması gerekiyor. Bunun yanında Biga Yarımadası’nda oluşacak büyüklüğü 6 ve daha büyük bir depremin yer sarsıntısı İstanbul’da doğal olarak hissedilir. Sarsıntının kuvveti depremin büyüklüğü arttıkça artacaktır. Ayrıca Biga Yarımadası’ndaki Sarıköy, Biga-Çan ve Sinekçi fayları Kuzeydoğu-Güneybatı istikametinde uzanan doğrultu atımlı faylardır. Bu faylar üzerinde oluşacak büyük deprem kırılmaları eğer güneybatıdan kuzeydoğuya doğru gerçekleşirse bu sarsıntı İstanbul’da daha da kuvvetli olacaktır. Ancak oluşacak olası hasar sadece bu sarsıntının kuvveti ile ilişkili değil, aynı zamanda binalarımızın kalitesi ve üzerinde oturdukları zeminlerle de alakalı. Ayrıca doğrultu atımlı fay karakterli deprem kırılmalarının uçları ve ötesinde gerilme artışı oluşturdukları düşünüldüğünde belirtilen bu faylar üzerinde oluşabilecek büyüklüğü 7 civarı bir depremin İstanbul açıklarındaki sismik boşluktaki faylar üzerinde az da olsa gerilme artışı oluşturmaları beklenmeli.”