Sait Emre Güneş: Kısırlaştırmanın Zararları: Biyolojik, Nöropsikolojik ve Hormonel Etkiler
Köpeklerde kısırlaştırma (gonadektomi), üremeyi önlemek amacıyla testis veya yumurtalıkların cerrahi olarak çıkarılması işlemidir. Geleneksel olarak üremenin kontrol altına alınması ve bazı davranışsal sorunların önlenmesi amacıyla yaygın olarak uygulanır. Ancak son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, bu uygulamanın yalnızca üremeyi engellemekle kalmadığını, köpeklerin biyolojik, hormonal, nöropsikolojik ve davranışsal dengeleri üzerinde ciddi etkiler yaratabileceğini göstermektedir (Root Kustritz, 2007; Hoffman et al., 2013).
Bu makale, kısırlaştırmanın köpeklerde oluşturabileceği olumsuz etkileri bilimsel literatür çerçevesinde ele alır ve hormonal bütünlüğün korunmasının önemini vurgular.
Gonadektomi sonrası östrojen ve testosteron seviyelerinde ani düşüş yaşanır. Bu hormonlar, metabolik düzenin sağlanmasında kritik rol oynar:
Bazal metabolizma hızı düşer,
İştahta artış meydana gelir,
Enerji harcaması azalır.
Sonuç olarak, kısırlaştırılmış köpeklerde obezite riski 2–3 kat artar (Spain et al., 2004; Hart et al., 2014). Özellikle dişi köpeklerde östrojen düşüşü, yağ dokusunun abdominal ve visseral bölgelerde birikmesine yol açarak metabolik sendrom riskini artırır.

Hormonal dengenin bozulması, sadece kilo artışıyla sınırlı kalmaz; karaciğer ve böbreklerde yağ infiltrasyonu (steatoz) görülebilir. Bu durum:
İnsülin direnci,
Hiperlipidemi,
Karaciğer ve böbrek fonksiyon bozuklukları,
Uzun vadede metabolik sendrom gelişimi riskini artırır.
Kısırlaştırılmış köpeklerde yapılan ultrason ve biyokimyasal analizler, özellikle 5 yaş sonrası köpeklerde karaciğer enzimlerinde yükselme ve lipid profilinde bozulma olduğunu göstermektedir (Lawler et al., 2008).
Testosteron ve östrojen, kas kütlesi ve kemik yoğunluğunun korunmasında hayati öneme sahiptir. Kısırlaştırma sonrası:
Kas kütlesinde azalma (sarkopeni benzeri durum),
Kemik mineral yoğunluğunda düşüş (osteopeni riskinin artması),
Eklem ve iskelet sağlığında bozulma gözlemlenebilir (Fleming et al., 2006).
Bu etkiler, özellikle büyük ırk köpeklerde eklem rahatsızlıkları ve osteoartrit riskini artırır.
Kısırlaştırma ile birlikte östrojen, progesteron ve testosteron düzeyleri ciddi şekilde düşer. Bu hormonlar yalnızca üreme ile ilgili değil, aynı zamanda:
Metabolizma düzeni,
Stres yanıtları,
Bağışıklık sistemi fonksiyonları,
Duygusal ve davranışsal regülasyon
gibi çok sayıda biyolojik süreç üzerinde etkilidir.
Hormonal değişiklikler kortizol ve adrenal hormon dengesi üzerinde doğrudan etkili olur. Sonuçlar:
Stres yanıtının artması,
Kaygı ve anksiyete davranışlarının yükselmesi,
Sosyal etkileşimlerde değişiklikler,
Davranışsal kontrol ve öğrenme kapasitesinde azalma (Zink et al., 2002).
Kısırlaştırma sonrası bazı köpeklerde gözlemlenen davranışsal etkiler şunlardır:
Aşırı yalama veya obsesif davranışlar,
Korku ve çekingenlik artışı,
Oyunculuk ve sosyal etkileşimde azalma,
Yönelim bozuklukları ve dikkat eksikliği.
Cinsiyet hormonları, nörotransmitter sistemleri (dopamin, serotonin) üzerinde modülatör etkiye sahiptir. Kısırlaştırma sonrası bu sistemlerde dengesizlik oluşabilir:
Motivasyon ve ödül mekanizmasında azalma,
Anksiyete ve stres yanıtında artış,
Öğrenme ve hafıza süreçlerinde bozulma.
Kısırlaştırma, köpeklerde üremenin kontrolü açısından etkili bir yöntem olsa da, biyolojik, hormonal ve nöropsikolojik dengeler üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabilir. Özellikle metabolik bozukluklar, organ yağlanması, davranış değişiklikleri ve psikolojik stres göz önünde bulundurulmalıdır.
Bilimsel literatür, kısırlaştırmanın yaş, ırk, cinsiyet ve sağlık durumu dikkate alınarak uygulanması gerektiğini vurgular. Alternatif olarak:
Hormonal bütünlüğü koruyan geçici doğum kontrol yöntemleri,
Yaşam tarzı ve davranış yönetimi ile üreme kontrolü,
Empati ve refah odaklı karar verme
köpek sağlığını korumada daha uygun yaklaşımlar olarak öne çıkmaktadır.
Not: Kısırlaştırma kararları, veteriner hekim ile danışılarak, köpeğin yaşına, sağlık durumuna ve yaşam koşullarına göre bireyselleştirilmelidir.