Kim Jong-un’a suikast planı ifşa oldu! Kuzey Kore, ABD ve Güney Kore’li ajanları suçladı

Takvimler 2018 yılını gösterirken, Kuzey Kore lideri dönemin ABD Başkanı Donald Trump bir Singapur’da bir görüşme gerçekleştirmek üzereydi. Kim, merakla beklenen zirvenin hazırlıklarına başlamak üzere görüşmeden 2 ay önce, eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile başkent Pyongyang’da bir araya geldi.

Buluşma anında Kim Pompeo’yu şu sözlerle karşıladı:

“Geleceğinizi düşünmemiştim. Beni öldürmeye çalıştığınızı biliyorum.”

Pompeo ise şöyle cevap verdi:

“Sayın Başkan, sizi hâlâ öldürmeye çalışıyorum.”

O dönem nu sözlerin yalnızca ‘şaka’ olduğu düşünülmüştü. Ancak suikast planına yakın bir kaynağın, görüşmeden bir yıl önce ‘Kim rejimini devirmeye yönelik’ bir planın uygulamaya konduğunu ifşa etmesiyle Kuzey Kore liderinin yalnızca espri yapmadığı ortaya çıktı.

‘DEVRİMDE FEDAKARLIK VARDIR’

Kaçırılanlar ve Kuzey Koreli Mültecilerin İnsan Hakları Vatandaş Komisyonu CEO’su Doh Hee-youn, çalışmayı Güney Kore’nin Seul kentinden yönetti. Doh, Rusya sınırındaki Sibirya şehri Habarovsk’ta bulunan plan lideri Kim Seong-il ile iletişim kuracaktı.

İçeriden biri, darbecilerin planlarını yaymak için USB bellekler ve hafıza kartları dağıtmayı planladıklarını bu sayede, Kim’in suikasta kurban giderek görevden alınacağını duyurmayı amaçladıklarını kaydetti.

Seong-il’in, muhtemel tehlikelerin net şekilde farkında olduğunu ekleyerek Doh’a şunları söyledi:

“Devrimde her zaman fedakarlıklar vardır. Bunun tehlikeli olabileceğini biliyorduk. Birisinin bizim yapacağımız şeyi riske atması gerekiyordu.”

İŞKENCEYLE İTİRAF ETTİ, HER ŞEYİ ANLATTI

Birbirine sıkı sıkıya bağlı çevre Kim Jong-un’u ortadan kaldırmaya hazır oldukları noktaya kadar ilerledi. İçlerinden birinin, 2011 yılında ölen ve Kim’in babası ve selefi olan Kim Jong-il’in yönetiminden bu yana iktidar seçkinleri arasında üst düzey bir yetkili olduğuna inanılıyor.

Kim’i yok etmeye çok yaklaşan suikast, Kuzey Kore devlet medyası tarafından öğrenilmesinin ardından çöküşe geçti. 2017’nin Mayıs ayına gelindiğinde; Kuzey Kore medyası, aralarında Kim Seong-il’in de bulunduğu suikastçilerin yakalanmasını öven 23 dakikalık bir video yayınladı.

Videoda, Kim Jong Un’un adı verilmedi, bunun yerine ondan ‘büyük lider’ olarak söz etti ve ‘CIA ve Güney Kore İstihbarat Servisi’nin terörizm planladığına dair kanıtları’ ileri sürdü. Amerikan medyası ise, ellerine geçen bir videoda Kim Seong-il’in, işkence gördüğünü ve Kuzey Kore liderini ‘ortadan kaldırmakla’ görevli bir ekip kurduğunu itiraf ettiğini söylediğini izlediklerini kaydetti.

Fotoğrafta, eski KGB casusu Alexander Litvinenko polonyum-210 ile zehirlenmesi sonrası kaldırldığı hastane odasında görülüyor.  

Buna göre videoda, Güney Kore istihbaratı tarafından finanse edildiği savunulan Seong-il, planı tüm detaylarıyla anlatıyor. Kim’i ortadan kaldırmak için seçtikleri ‘polonyum’ adlı radyoaktif madde, 2006 yılında Londra’da eski KGB casusu Alexander Litvinenko’yu öldüren madde olarak hafızalara kazınmasıyla kötü bir şöhrete sahip.

GÜNEY KORE FONLADI İDDİASI

Kuzey Kore medyası, Güney Kore istihbaratı suikast planı için dört kez fon gönderdiğini yazdı. Fon önce 20 bin dolar, ardından 10 bin dolar ve sonrasında 50 bin dolarlık iki ödemeden oluşuyordu.

Rejimin ana propaganda sözcüsü Kore Merkezi Haber Ajansı tarafından yapılan açıklamada da, Mayıs 2017’de Kim’in görevden alınmasına yönelik ABD destekli bir girişimin engellendiği öne sürüldü.

Açıklamada şöyle denildi:

“CIA ve Güney Kore ‘kukla’ İstihbarat Teşkilatı’nın emriyle, ülkemize ve karargâhımıza sızan; biyolojik silah kullanarak devlet destekli terörizm gerçekleştirmeyi amaçlayan bir grup alçak terörist yakalanarak açığa çıkarıldı. Bu, ABD’nin terörizmin arkasındaki ana suçlu olduğunun gerçek doğasını açıkça gösteriyor.”

Devlet güvenlik bakanlığı, hakkında yalnızca adının ‘Kim’ olduğunu açıkladığı Kuzey Korelinin biyokimyasal maddelerle saldırı gerçekleştirmesi için para aldığını ancak yakalandığını savundu. Şüphelinin akıbeti ise bildirilmedi.

Öte yandan Kore Merkezi Haber Ajansı; ABD’yi, ‘renk değiştiren bir bukalemun’ olarak tanımlayarak bu sayede özellikle Orta-Doğu’daki hükümetleri değiştirmeyi amaçladıklarını savundu.

Ayrıca ABD’li yetkilileri; Afganistan, Irak ve Libya’daki savaşları meşrulaştırmak ve terörle mücadele ile silahların yayılmasının önlenmesini bahane olarak kullanmakla da suçladı.