Zonguldak’ta uydu verilerinden yararlanılarak yapılan analizde Konya ve Bursa ovalarında düşey ve yatay yönlü hareketler tespit edildi. Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu: 40-50 yıl sonra hatta 1000 yıl sonra, daha uzun sürelerde buranın geometrisi bu hareketler nedeniyle oldukça değişecektir. dedi.
Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından hizmete sunulan Sentinel-1 uydularından elde edilen veriler, İngiltere’deki Leeds Üniversitesi Deprem ve Volkan Araştırmaları Merkezi tarafından işlenerek Türkiye’ye ulaştırıldı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Mühendislik Fakültesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, söz konusu verileri analiz ederek özellikle Konya ve Bursa ovalarında önemli düşey ve yatay yönlü hareketlerin varlığını tespit etti.
Prof. Dr. Kutoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çalışmanın amacının yeryüzünde yaşanan deformasyonun genel resmini ortaya koymak olduğunu belirtti. Konya Ovası’nda gözlemlenen düşey hareketlerin oldukça yüksek olduğunu ifade eden Kutoğlu, “Zaten yeraltı suyu çekilmesine bağlı obrukların oluştuğu kamuoyunca bilinen bir durum. Ancak yaptığımız analizler, sadece yeraltı suyuna bağlı bir çökme olmadığını, bölgedeki yatay hareketlerin de bu sürece katkıda bulunduğunu gösteriyor” dedi.
Analizler, özellikle mavi renklerle işaretlenen bölgelerde düşey çökme oranlarının 5 ila 10 santimetre arasında değiştiğini ortaya koyuyor. Prof. Dr. Kutoğlu, “Bu hareket yıllara sari devam ediyor ve devam ettiği sürece obruk oluşumları da sürecektir. Buradaki veriler, bölgenin tektonik yapısının da bu çökme ve hareketlere önemli ölçüde etkisi olduğunu gösteriyor” diye konuştu.
Bursa Ovası’nda da benzer hareketlerin gözlemlendiğini belirten Kutoğlu, “Bölgede yılda ortalama 6 santimetre civarında düşey hareket meydana geliyor. Bu hem tarım alanlarını hem de yapılaşmayı doğrudan etkileyebilir. Üstelik bölgede önemli faylar var; bu fay hareketleri de gözlemlenen düşey hareketleri tetikliyor” dedi. Uludağ bölgesinde yılda yaklaşık 2 santimetre yükselme gözlemlendiğini aktaran Kutoğlu, bu hareketin devam etmesi durumunda yüzyıl içerisinde dağın toplamda yaklaşık 2 metre yükselmesinin söz konusu olabileceğini ifade etti.
Prof. Dr. Kutoğlu, bu hareketlerin yerleşim alanları üzerindeki etkilerine de dikkat çekerek, şunları söyledi: “Çökme ve kaymalar nedeniyle binaların farklı noktaları farklı hareketlere maruz kalabilir. Eğer binanın köşeleri farklı hareket ederse yapısal hasarlar meydana gelir. Binanın tamamı aynı miktarda hareket ederse blok hareketi oluşur ve binanın bütünlüğü zarar görmez; fakat farklı köşelerin farklı hareket etmesi durumunda yapısal deformasyon riski artar.”
Uzman, yapılan çalışmanın Türkiye’deki zemin hareketlerinin anlaşılmasında büyük önem taşıdığını belirterek, özellikle tarım ve yerleşim alanlarında yapılacak planlamalar için bu tür uydu tabanlı analizlerin kritik veriler sunduğunu vurguladı.